Skip to main content

Fakültemiz Dekanı Prof. Dr. Meriç KÖKSAL AKKOÇ'un Röportajı

1-Ders anlatmak için tercih ettiğiniz yöntemler nelerdir?

Şunu itiraf etmeliyim ki benim ailemde çok eczacı var. Farmasötik Kimya kürsüsünde kalacağımı öğrendiklerinde çok şaşırmışlardı. Çünkü dışarıdan bakıldığında çok da keyifli gözükmeyen, sanki çok ezbere ve kimyaya dayanan bir alanmış gibi gözüküyor ama aslında işin mutfağı. 

Farmasötik Kimya aslında ilaç etken maddelerinin nasıl elde edildiğini, vücutta nasıl hareket ettiğini, nasıl etki gösterdiğini anlattığımız ve Farmakolojiyle çok paralel ilerleyen bir ders. Fakat meslek bilimlerine yavaş yavaş girmeye başladığımız ikinci sınıfta öğrencilerimiz bunun pek farkına varamıyorlar dolayısıyla da bu ders onlara biraz da zor geliyor. Farmasötik Kimya’nın ön koşulları olmasının nedeni, altyapıda ne kadar donanımlı gelirseniz ders sizin için daha keyifli geçer.

Farmasötik Kimya, özellikle de ilk başlarda, daha çok monolog halinde ve bilgi yüklemeye yönelik ilerleyen meslek bilimlerine ait bir grup ama aynı zamanda da çok keyifli ve araştırmaya yönelik bir alan. Hatta bence bu yüzden öğrencilerimiz sevmiyor çünkü bence biz laboratuvarda deneyimlediklerini nereye bağlayacaklarını onlara çok gösteremiyoruz.

Biz derken bunu biraz kısıtlayan bazı faktörler var. Müfredattaki derslerin ne kadar olması gerektiğini bizlere YÖK söylüyor. Bir de bildiğiniz gibi çekirdek eğitim programı var. Bu program içerisinde de çeşitli çıktılar mevcut. Naçizane fikrimi söylemem gerekirse, bu önemli şu önemli diye tek tek değil, bir grup halinde eczacılığa bakarak çıktıları oluşturmamız lazım. Öyle olunca çıktı sayımız çok fazla oluyor ve maalesef ki bunlardan feragat ettirilemeyen bir yapı var.

Pandemi döneminde daha çok ödev bazlı bir değerlendirme sistemine geçiş yaptık. Bu sayede dersteki interaktiflik arttı ve bu doğrultuda da hem bizim hem de öğrencilerimizin motivasyonu yükseldi. Bu ödevler sayesinde öğrenciler dersle ilgili daha çok makale okumaya başladıkları için daha çok işin içinde olmaya başlıyor ve bilgiyi nasıl kullanmaları gerektiğini öğreniyorlar. Bu sayede, özellikle de beşinci veya altıncı haftadan itibaren istediğimiz interaktif eğitimi gerçekleştirebiliyoruz ve bu hem bizim için hem öğrenciler için dersin daha keyifli geçmesini sağlıyor.

 

Meriç Köksal

Öğrencileri değerlendirme yöntemleriniz nelerdir?

Tabii ki de klasik olarak sınavlar yapıyoruz ama öğrencilerin dersteki katılımları da bizim için çok önemli. Genel olarak öğretim görevlileri olarak, öğrencilerle daha çok vakit geçirmemiz gerektiğine inanıyorum. Eczacılık gibi çokça teori yüklemesi olan bir alanda bu biraz zor olabilir ama yine de grup çalışmalarını eğitim sistemine daha çok yerleştirmemiz lazım. Aynı kliniğe giderken yaptığımız gibi. Daha küçük gruplar halinde öğrenmeye dayalı bir sistemi vurguluyor olmamız lazım ama eczacılık eğitiminin akreditasyanu daha bu kadar yeniyken çok yol almamız gereken konu olduğunu düşünüyorum.

 

Sizce öğrencilerinizin gözünde nasıl bir hocasınız?

Aslında bunu öğrencilerime sormak gerek ama ben onların beni nasıl görmelerini istediğimi anlatabilirim. Ben olduğum konumda hem bir idareci hem de bir öğretim elemanı olarak durmaktayım. İdareci kimliğimle öğrencilerimizin gözünde nasıl bir görevli olmak istediğimi sorarsanız, adil olduğumu düşünmelerimi isterim. İdarede gri bölge olmasını istemiyorum. Her şey siyah veya beyaz olsun ki net olalım. Dekanlık olarak en büyük korkumuz sistematik bir uygulamadan ziyade kişi bazlı bir uygulamaya geçildiğinden şüphe duyulması. Böyle bir durumun yaşanmaması için gerçekten ince eleyip sık dokuyoruz.

Bir öğretim görevlisi olarak ise Yeditepe’nin öğrenci ve öğretmen ilişkileri konusunda sahip olduğu kendine özel havanın benim sürecimde de devam etmesi. Dürüst olmak gerekirse, sanıyorum ki devam da ediyor. Bunun haricinde, öğrencilerimle çok güçlü bir diyaloğa sahip olmayı ve onların benim onları anladığımı bilmelerini ve her sıkıntılarını, iyi veya kötü bildirimlerini bizimle paylaşabileceklerini bilmelerini isterim.

Meriç Köksal

Derste/Labda öğrencilerinizden nasıl bir disipline sahip olmalarını beklersiniz?

Benim jenerasyonum, öğrenci bazlı bir sistemden ziyade, daha çok formal bir eğitimden geçti dolayısıyla da kurallar bizim için çok önemli. Öğrencilerimin derste interaktif ama laboratuvarda daha kurallara uygun olmalarını beklerim. İlk senenizde hiç laboratuvar olmamasının verdiği bir rehavetle zaman zaman işin ciddiyetini anlamıyorlarmış gibi geliyor. Bazen deney sırasında öğrencilerin şakalaştıklarına şahitlik ediyoruz. Biz gerçek ve tehlikeli materyallerle çalıştığımız için bu tip olaylar aslında güvenlik açısından tehlikeli olabiliyorlar.

Fakat söylemeliyim ki genel olarak öğrencilerimizden memnunum. Diyalog kurulduğunda ve iki tarafta birbirlerini tanıdığında aslında her şeyin düzene oturduğunu düşünüyorum.

 

Öğrencilerden aldığınız geri bildirimleri nasıl hayata geçirirsiniz?

Özellikle de pandemi sürecinde, aldığımız geri bildirimlerden çıkardığım çok önemli notlar var. Bizim için hem öğrencilerimizden hem de diğer paydaşlardan aldığımız geri bildirimler çok kıymetlidir. Özellikle değinmek istediğim iki nokta var: Gerek bizim öğrencilerden aldığımız geri bildirimler, gerek birlikte çalıştıkları Eczacılardan yani bir nevi sahadan aldığımız geri bildirimler ve hatta gittikleri iş görüşmelerinden aldığımız aramalardan göründüğü kadarıyla, öğrencilerimiz kendilerini çok güzel ifade edebiliyorlar. Bir sunum gerçekleştirmeleri gerektiğinde veya bir konu hakkında konuştuklarında, konuyu dağıtmadan çok doğru ve başarılı bir şekilde bunun üstesinden gelebiliyorlar. Bu da aslında geri bildirim kültürünün yavaş yavaş programımıza yedirilmesinden kaynaklı. Diğer taraftan, kuşak farklılığından dolayı farklı bakış açılarına sahibiz. Bu geri bildirimler sayesinde aslında biz de sizden çok şey öğreniyor ve geri bildirimlerden besleniyoruz. Bir nevi ters mentorluk gerçekleşmiş oluyor.